ANASAYFA
[ Deprem][ Etütlerin Önemi ][ Deprem Şiddetleri ][ Öldüren Depremmi ][ Hasar Nedenleri ][ Zararları Azaltmak ][ Kalite Kontrol ]
Deprem Hasarlarını Azaltmak Açısından Jeolojik ve Jeoteknik Etütlerin Önemi:
Kuzey Anadolu Fay’ın kırılmasıyla meydana gelen Gölcük ve Düzce depremleri ardından yapılan gözlemler deprem felaketinde fay zonunun geçtiği yer kadar zeminin deprem dalgalarına karşı davranışlarının da yıkımların boyutunu çok önemli ölçüde etkilediğini göstermiştir.Özellikle alüvyonlarla kaplı deniz ve nehir kenarlarındaki düzlük ve bataklık alanları deprem dalgalarını iletilmesi sırasında dalgaların genliklerini arttırmakta ve bu nedenle bu alanlar üzerinde inşaa edilen yapılar büyük hasar görmektedir.
Türkiye aktif kırık zonları tarafından neredeyse bütün yüzeyini kat edecek şekilde kesilmiştir.Bu yüzden Anadolu’unun %80’lik bölümü birinci derece deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır.
Deprem Anadolu için kaçınılmaz bir yazgı olmaya tüm insanlık ve ondan önceki yakın jeolejik dönemler boyunca devam etmiş ve bundan sonra da devam edecektir.Bu nedenle Öncelikle çözülmesi gereken en önemli sorun,depremin etkilerini azaltmak ve felaket boyutlarından aşağıya indirmek.Bunun en basit ve birinci adımı,depreme dayanıksız zeminleri haritalamak ve buralarda az katlı az yoğunlukta ve depreme dayanıklı yapılar inşaa etmektir.
Batı Anadolu'nun tüm kabuk alanı irili ufaklı faylarla kesilmistir ve çok zaman kırılacağını tahmin etmek günüzmüzde imkansız gibidir.Tek bir fay zonu olarak kırılan Kuzey Anadulu Fay'ı ile karşılaştırıldığında Batı Anadolu geniş bir bölge çok karmaşık bir gerilim altında deformasyon geçirmektedir.Bu tür kabuk alanlarında fayın neu'nun mozaik şeklinde kırılan kabuk alanında meydana gelen depremleri önceden tahmin etmek çok güçtür.Gölcük ve Düzce depremleri bize depremin etkileri konusunda önemli bilgiler sunmuştur ve depremin odak noktasından çok uzakta buluna alüvyonal düzlüklere inşaa edilmiş olan İstanbul'daki Avcılar semti yıkılmıştır.Buna karşın Gölcüğün içerisinde sağlam zemin üzerinde kurulan ve fay zonuna 500 metre gibi çok yakında inşaa edilmiş çok katlı bir çok bina çatlayıp hasar görmesine rağmen ayakta kalabilmiştir.
Türkiye aktif fayların davranışı üzerine bilimsel çalışmalar devam edecektir ve etmelidir.Fakat bunlardan önce günümüzde hiç vakit kaybetmeden yapılacak ve deprem hasarlarını %95 oranında azalmasına yardım edecek basit önlemler bulunmaktadır.Bu önlemlerin birincisi zemin etütleridir.Kuzey Anadolu Fay zonu üzerinde alüvyon alanları haritalanmış kendi içerisinde zemin kategorilere ayrılmış ve bu çalışmaların gerektirdiği bina temel türleri ve kat sınırlamasına uyulmuş olsaydı,bu iki felaketin acıları %95 nispetinde hafif atlatılmış olurdu.
Bu eksiklikler bazı kanun ve yönetmeliklerle düzeltilmeye çalışılmıştır.Yeni çıkarılan imar kanun veyönetmeliklerine göre birinci derece deprem alanlarında iki katlı bina dahil tüm inşaatlarda zemin etütlerinin yapılması şart koşulmuştur.
Kuzey Anadolu Fay’ının yeri ve etkilediği bölgeler yer bilimciler tarafından 30-40 yıl önce haritalanıp belirlenmiştir.Devletin bir çok raporlarında BU fay zonu boyunca yer alan Adapazarı ve Kocaeli gibi şehirlerin gelişigüzel büyümelerinin yaratacağı sorunlara defalarca dikkat çekilmiştir.Benzer şekilde bu fay zonunun Gölcük’ten Yalava’ya doğru uzanan ana kolunun yeri çok önceden bilinmekteydi.Bu şerit boyunca deniz kenarındaki alüvyon düzlükleri son 30 yıl içerisinde sırf yüksek kar elde etmek amacıyla çarpık ve çok katlı sosyal konut tarzında yapılaşmaya açılmıştır.Bu kolay para kazanma hırsına oralardan ucuz daire ve ev alan halkımız kadarv belediyeler ve merkezi idareler çanak tutmuş ve sonuçta o sahiller tanınamayacak derecede çarpık şehirlerin yer aldığı bir bölgeye dönüşmüştür.Gölcük depreminde meydana gelen ana hasar ve büyük can kaybı bu düzlüklere ve bataklıklara yapılmış sitelerde meydana gelmiştir .
Yerleşim alanlarının jeolejik haritaları tamalandıktan sonra ancak yasaların yapılmasını şart koştuğu inşaat ve binaların doğrudan oturacağı alanların ayrıntılı zemin etütlerinin yapılmasının bir anlamı olabilir.Bu etütler de belirli bilimsel ve standart uygulamaları içermeli ve saha,sondajlı çalışma ve laboratuvar ile desteklenmelidir.